Afife Jale; ibretlik bir portre


Yozlaşmak kaybetmenin ilk ve en önemli safhasıdır. Osmanlı yozlaştığı için kaybetti. Yozlaşan Osmanlı toplumunu; modern(!) çağdaş(!) batı zihniyetiyle yoğurarak Türkiye mozaiğini çıkaranlar da kuşkusuz bu yozlaşmanın yönetmenleridir.


Bu yozlaştırma çabalarında; sanatçı ve yazar-çizer geçinen güruhun görevi ise yönetmenlerin sadece belirli bir süre için kullanacağı figüran olmaktan ibarettir. Bu toplumu yozlaştırmaya çalışan figüran olsun, yönetmen olsun herkesin sonu ibretlik olmuştur. Ancak ibret almak isteyen ve ibret alması nasip edilenler dışında, bu vahim durumu dünyada görecek kişi sayısı pek bir azdır. Zira bu hayat bir imtihandan ibarettir. Şüphesiz ki ahiret imtihanı çok çetindir. O imtihanın değerlendirmesinde ne torpil, ne gizli-saklı kalacak mevzular, ne de insanların yapabileceği gibi hata veya şaşma olmayacaktır. İşte o dehşetli günde herkes ektiğini biçecek ve hak ettiği muamele ile karşılanacaktır.

Resimdeki mezar "Afife Jale" adlı tiyatro sanatçısına ait. Afife Jale'de çağdaş ve batılı zihniyetin pompalanmasında kullanılan bir figürandan ibaretti. Gelelim resimin ve Afife Jale'nin hikayesine...




Afife Jale'nin cenazesinde dört kişi vardı!


24 Temmuz 1941‘deyiz. Bir mezarlıkta, sadece 4 kişilik bir cenaze töreni var. Tiyatroculardan Behzat Butak, Sait Köknar ve küçük oğlu Ergun Köknar ile ismini bilmediğimiz bir kişi daha, iki mezar kazıcıyla birlikte tabutun başında dua ediyor.

Müslüman Türk kadınının tiyatro ile tanışmasına öncülük eden Afife Jale, oyunculuk için ailesini terk etti, parasızlık çekti, şiddetli baş ağrılarını uyuşturucu ile dindirdi. Yaşamının son yıllarını geçirdiği Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 39 yaşında öldü.

Üç-beş saat önce yaşamı Bakırköy Akıl Hastanesi‘nde noktalanan bu 39 yıllık cansız beden Afife Jale‘ye ait. Bir tiyatro oyuncusu. Ama herhangi bir değil. Modern Türk kadının var olma(!) mücadelesinde, “kurtuluş savaşı” verenlerden bir öncü. Sanatını(!) icra edebilmek için her şeyi göze alacak kadar kararlı. Tehditlere, aile ve polis baskısına, ağır hakaretlere aldırmadan bildiği yoldan sapmayan cesur bir kadın! Tiyatro sahnesine çıkan ilk müslüman Türk kadını olan Afife Jale, kısacık yaşamına çok şey sığdırdı. Yapayalnız bir eroinman olarak, hayata akıl hastanesinde veda etti.

Afife Jale ismi, yeni kurulan Türkiye'de ki bu yozlaştırma işinin başlangıçtaki figüranlarından sadece birisiydi. Afife Jale'den sonra, yozlaşmayı zirveye çıkarmak için bir Yeşilçam devri başlatıldı ki onu hiç sormayın. Şimdi de öyle bir dizi ve saçma programlar furyası patladı ki, onlar da yozlaştırma işinde Yeşilçam'ı bile geçtiler. "Boynuz kulağı geçer" sözü boşuna söylenmemiş demek ki...

Aslında; "şöhretin afet olduğu" gerçeği burada karşımıza çıkıyor. Terbiye edilmemiş insan nefsi, şöhreti ve övülmeyi çok sever. Ancak bu sevgi onu felaketlere çekmekten başka bir şeye yaramaz. İşte bu sevgiden dolayı yığınla insan, bu yozlaştırma operasyonlarında figüranlığı seve seve ve isteyerek yapmaktadır. Ancak sonları hep böyle garip, muhtaç ve sefil bir halde sonlanmaktadır.

Gidin araştırın sinema oyuncularının sonlarını, özellikle Yeşilçam oyuncularının sonlarını araştırın. Ben size sadece Afife Jale örneğini verdim. Ama Afife Jale'den daha beter hallerde yaşayıp ta can veren figüranlarla dolu ortalık.

Elbette herkes yönetmen olamaz. Ancak, yönetmen de olsak figüran olsak, hayra yönlendirenlerin, yozlaşmayı engelleyen veya engellemeye çalışan yönetmen ve figüran olalım. Aksi takdirde dünyada çektiğin sefalet, son çekeceğin çile olmayabilir. Hatta belki Allah muhafaza ebedi bir çile sarmalına dolanarak ebedi saadetini bile tamamen kaybedebilirsin.

Allah, yozlaşmayı sağlayanların figüranı, yönetmeni veya her türlü yardımcısı olmaktan bizleri korusun.


-Arif Yağyudan

0 Comments

Yorum Gönder